16° Parçalı az bulutlu

Makale-Mahremiyet algısı

Eğitim - Ekim 31, 2012 10:54 am A A

Nedim Odabaş-Milli Gazete. Türkiye televizyonlarının en önemli hastalığı format kısırlığı problemiyle baş başa olmasıdır. Birçok program ya yabancı formatlardan devşirilmiştir ya da devşirilen bu programın taklit versiyonudur. Türk insanının kendi örfüne, ananesine ve kültürel kodlarına yönelik bir program üretebilen program yapımcısı hemen hemen yok gibidir. Es kaza üretilen programların da örfümüze, ananemize ve mahremiyet anlayışlarımıza tamamen ters unsurları, bu programın bütünlüğüne gölge düşürmesi kaçınılmaz bir son olarak karşımıza çıkmaktadır.

Kanal D ekranlarında uzunca süredir oyuncu İlker Ayrık’ın sunduğu bir program yayınlanıyor: Ben Bilmem Eşim Bilir. Program format olarak çok basit ama izlenebilir bir nitelik taşıyor. Dört eşin bir arabayı kazanabilmek için verdiği mücadelede, ilginç oyunlar kurgulanıyor, bu oyunların eşler tarafından yerine getirilmesi çabası izleniyor. Ama programın çok büyük bir kusuru var. Programın sonunda finale kalan iki aile, stüdyoya doluşturulan kadın-erkek mankenlerin içinden seçerek, arabayı tıka basa doldurmaya çalışıyorlar. Diyeceksiniz ki, “Ne var bunda?…” Hiç de öyle değil! Dışardan bakıldığında arabayı kazanabilmek için yapılan bu oyun çok masum görünebilir. Hiç düşünüyor musunuz, 20 tane kadın erkek bir arabanın içine hangi şartlarda doluşurlar? Hiçbir mahremiyet anlayışı olmaksızın, bir arabanın içinde nasıl tıkış tıkış olabilirler? Diyelim ki, hepsi de bayan ve bu bayanları arabanın içine doluşturdular. Olabilir! Ya da hepsi de erkek bir arabanın içine doluşturdular. Bu da olabilir! İyi de kardeşim, bayan erkek karışık 20 tane vatandaşı hangi akla hizmet ederek bu arabanın içine doluşturabilirsiniz? Siz de hiç mahremiyet algısı yok mu?

Sizde hiç ahlâk algısı yok mu?

Sokakta başınıza böyle bir şey gelse, böyle bir olaya müsaade eder misiniz? 20 kişinin doluştuğu bir araca, hanımınızı sokuşturmaya çalışır mısınız?

Bu işin başka bir yolu yordamı yok mu?

Daha önceki versiyonlarda, finale çıkan eşler, arabayı önünden ve arkasından çekerek bu işi bitirmeye çalışıyorlardı. Şimdi neden böyle bir saçmalık ile insanları baş başa bıraktınız?

İnsanların hediye kazanmak, araba kazanmak için zihinlerinde oluşturdukları “hırs”, gerçekten ilginç bir boyuta taşınmış durumdadır.

Kapitalist sistem, insanlarımızın zihinlerini öylesine esir almıştır ki, “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” zihniyetiyle herkes paranın ve kapitalin esiri hale getirilmiştir.

Sadece bu programda değil, başka yarışma programlarında da kazanabilmek için insanlar kendi karakterlerinden taviz verebilmeyi, insanlıklarından feragat etmeyi hüner sayabilmektedirler.

Hatırlar mısınız, gaflarıyla sabıkalı Mehmet Ali Erbil’in Çarkıfelek’i sunduğu dönemde, telefonla bağlanarak hediye kazanmak isteyen yarışmacılar öylesine acındırıcı, öylesine yürek burkan ve insanı sinir eden cümleler kurarlardı ki, Erbil, hediyeyi vermek ile vermemek arasında gidip gelir, çoğu zaman da sinirlenir ama belli etmezdi.

“Küçük kazanımlar” insanların ahlâk algılarında, mahremiyet anlayışlarında, aile yapılarında ve birbirlerine olan saygılarında deformasyon oluşturmamalıdır.

Taviz vermenin sonu yoktur. Bugün böyle bir durumla karşılaşıp, onu reddetmezseniz, yarın çok daha büyük bir imtihandan başarıyla çıkmanız mümkün olmaz.

Bu haber 2276 kez okundu.
Eğitim - 10:54 am A A
BENZER HABERLER